Evet, yaşasın.
Çocuklarımız yaşasın.
Okul demek, eğitim demek. Gelecek demek.
Devlet demek.
Evladını okula veren anne, baba onu artık devlete emanet etmektedir.
Peki, bu emanet ne kadar güvenli ?
Okullar, yurtlar ne kadar güvenli ?
Düşünsenize.
Yurt yangınlarında yanan evlatlarımız.
Kurslarda, tacize uğrayan, tecavüze maruz kalan yavrularımız.
Okul kazalarında ölüp giden öğrencilerimiz.
Kapıya sıkışan, düşen, başını çarpan, betona çakılan, fenalaşıp ölen çocuklarımız.
Madde bağımlılığı riski taşıyan, bonzai ve diğer sentetik uyuşturucu tuzağından kurtulamayan gençler.
OKUL KAZALARI
Her işin başı güvenlik.
İlk işimiz, öğretmenler ve velilerden kurulan bir komisyon yardımıyla, okulda öğrenciler için risk oluşturabilecek durumları belirlemek, bunlara karşı önemler almak olmalıdır.
Okullarda en çok görülen kazalar, düşmeye bağlı, kırık, çıkık, ezilmeler ve kanamalardır.
Bu kazalardan sonra zamanında ilkyardım uygulanmazsa olumsuz sonuçların doğabileceği ortadadır.
İlkyardım ardından öğrenci, hızlı şekilde hastaneye ulaştırılmalıdır. En yakın hastane, her durumda en doğru hastane olmayabilir. Bunun kararını verecek olan mutlaka bir sağlık görevlisi olmalıdır. Bir başka deyişle, acil bir kazadan sonra okula çağırılan ambulans görevlisi ya da okulda görevli olan doktor, hemşire veya paramedikten bahsediyorum.
Anne ya da baba, öğrenci hastaneye ulaştıktan sonra aranmalıdır. Kazadan hemen sonra yakınları aranması, beraberinde birçok sorunu getirmektedir.
Her okulda revir olmalıdır. Okullarımız gün boyunca evlatlarımıza kucak açmaktadır. Her okula, bir revir kurularak öğrenci sağlığının korunması kolayca planlanabilir. Revirler bir yandan acil durumlara müdahaleyi kolaylaştırırken, bir yandan da koruyucu hekimlik, sağlık eğitimi gibi konularda da destek olabilir.
BONZAİ VE MADDE BAĞIMLILIĞI
Öğrencileri bekleyen en büyük sorunlardan biri de uyuşturucu maddelerdir. Bu sorunun son on yılda giderek arttığını büyük bir acıyla izlemekteyim. Özellikle, sentetik uyuşturucu madde olan bonzai hem ucuz, hem de yaygın olması nedeniyle korkunç bir ölüm makinesi haline gelmiştir.
Türkiye, Birleşmiş Milletler Raporuna göre, 2015 yılında sentetik uyuşturucu maddeye bağlı ölüm sıklığında Avrupa birincisi oldu. Bağımlı öğrenci sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu konuda ulusal çapta bir çalışma yapılması, veli, öğretmen, hekim, psikolog, sosyolog, yerel yönetimler ve elbette hükümet yetkililerinin ortak davranması gerekmektedir. Konu sadece polisiye önlemlerle, velilere “çocuğunuza sahip çıkın” tarzında açıklamalarla önlenebilme aşamasını çoktan geçmiştir.
SON SÖZ: Çocuklarını okul alanlarında koruyamayanlar geleceğe yön verebilir mi ?