İzmir Depremi üzerinden 10 gün geçti.
115 kişinin yaşamını kaybettiği depremde 1035 kişi yaralandı. 1004 kişi taburcu edildi. Bu satırlar kaleme alınırken 31 kişinin tedavisi devam etmekteydi.
Türkiye’de olmayan, İzmir’e 80 kilometre uzaklıktaki bir fayın ürettiği 6.9 büyüklüğündeki depremden Bayraklı’da 17 binanın enkaza dönmesi ve yüzlerce binanın da ağır hasar alması düşündürücüdür.
Bugünlerde suçlu aramak ve “sorumlu sensin” söylemlerinde bulunmak yerine, şunlara odaklanmalıyız:
Yaklaşan İstanbul depreminde yıkım ve ölümleri nasıl azaltabiliriz ?
Daha büyük bir deprem bekleyen İzmir ve çevresi için acilen neler yapmalıyız ?
Topraklarının yüzde 95’i yıkıcı bir deprem bekleyen ülkemiz için nasıl hazırlık yapılmalıdır ?
Evet, artık başımızı kumdan çıkarma zamanı geldi.
HAZIRLIK EVDE BAŞLAR
Depremlere hazır olmak için devletin ve yerel yönetimlerin yapacakları ne kadar önemliyse, bizlerin yapacakları da o kadar önemlidir.
Öncelikle, her bireyin sağlam bir binada yaşamayı istemesi, işyerinin, fabrikasının, okulunun, hastanesinin, yollarının, köprülerin, viyadüklerin yıkıcı depremlere dayanıklı olmasını “istemesi” gerekmektedir.
Yetmez.
Herkesin kendi deprem eylem planı olması gerekir.
Nereden başlayalım ?
- Deprem anında ne yapacağımızı, nereye saklanıp, nereye kaçacağımızı önceden planlamalıyız. Böylece, deprem sırasında telaşlanmak yerine soğukkanlı davranabiliriz. Kaçmak, atlamak, koşmak yerine evde kalmalıyız; ancak başımızı, yüzümüzü evin içindeki eşyaların bizi yaralama olasılığına karşı korumalıyız. İzmir depremi evimizdeki eşyaların devrilip, bizi yaralayabileceğini öğretti.
- Evimizin kuvvetli bir depremde yıkılma olasılığı varsa, evdeki “yaşam üçgenlerini” bulmalıyız. Yaşam üçgenlerini son İzmir depreminde de öğrendik. Tamamen yıkılan binalardan canlı kurtulan insanlar oldu. Yaşam üçgenleri, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, mutfak tezgahı, koltuk, sofa gibi dayanıklı eşyaların önünde veya yanında kalan boşluklardır. Buralara sığınarak hayatta kalma şansımız artmaktadır.
- Deprem sırasında nasıl davranacağımızı, nereye saklanacağımızı belirledikten sonra yapmamız gereken en önemli iş tatbikattır. Yani bu yaşam üçgenlerine yatıp, bekleme tatbikatı. Bunu yaparken her iki elimizle ensemizi, boynumuzu kapatır ve adeta ana rahmindeymiş gibi kıvrılıp yatarız.
Artık, hazırız.
- Bir de deprem çantamız olmalı. Kapımızın hemen yanıbaşında duran, deprem geçtikten sonra evden çıkarken yanımıza alacağımız bir çanta. Bu çanta, evimizden uzakta kaldığımızda gereksinim duyduğumuz özel eşyalarımızı içermelidir: Kullandığımız ilaçların birkaç günlük yedeği, kişisel temizlik malzemeleri, nüfus cüzdanı fotokopisi, kredi kartı, biraz para, fener, radyo, yedek piller, ilkyardım malzemeleri ilk akılda tutulması gereken malzemelerdir.
Özetle, depreme hazırlık önce evde başlar. Bunun için “kişisel deprem eylem planı” önemlidir. Sarsıntı sırasında nasıl davranacağımızı, nereye sığınacağımızı, bina üstümüze yıkılsa da içeride nasıl canlı kalacağımızı düşünmeliyiz.
SON SÖZ: Deprem bir doğa olayıdır. Akıl ve bilim sayesinde doğa ile başedebiliriz.