Yarın deprem olacak.
Belki de önümüzdeki hafta.
Ya da önümüzdeki ay.
Hazır mısın İstanbul ?
Hazırlanmak için neler yaptın ?
Doğu Anadolu Fay Hattı kırıla kırıla geldi.
Tam senin karşında durdu, bekliyor.
Hazırlanmanı bekliyor.
İstanbul halkı hazır mı ?
Deprem sırasında nasıl davranacağını öğrendi mi ?
İstanbul’daki okullarda depreme hazırlık konusunda bir ders programı planlandı mı ?
İstanbul halkının, her bireyin “kişisel eylem planı” hazır mı ?
Sarsıntı geçtikten sonra evlerdeki su vanaları, elektrik şalterleri, hava gazı vanalarının nereden ve nasıl kapatılacağı belli mi ?
Peki, ya sarsıntı bittikten sonra vatandaşın nereye gideceği, nerede bekleyeceği belirlendi mi ?
Muhtarların bununla ilgili bilgisi var mı ?
Peki ya toplanma alanları ?
Çadır kurma alanları ?
Kızılay’ın su ve çorba dağıtmak için nerelere, hangi alanlara tesis kuracağı belli mi ?
AFAD ve Yerel Yönetimler birlikte çalışabiliyor mu ?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçtiğimiz aylarda düzenlediği Çalıştay’ın raporları toplantıya katılmayan AFAD, İl Sağlık Müdürlüğü ve diğer İl Müdürlüklerine ulaştı mı ?
Büyük bir depremde yıkılacağı düşürülen 45.000’i aşkın bina boşaltıldı mı ?
Kent genelinde depreme tatbikatı planlandı mı ?
Deprem sonrası yaralılara nasıl bakılacağı, nasıl müdahale edileceği konuşuldu mu ?
Düşünüldü mü ?
Planlandı mı ?
İstanbul’u etkileyecek bir depremin etkilerinin ne boyutta olacağı, ekonominin, eğitimin, sivil yaşamın nasıl etkileneceği hiç düşünüldü mü ?
Bununla ilgili farklı senaryolar çalışıldı mı ?
Peki, deprem sonrası çocuklarımızın bu acıyla nasıl baş edebileceği düşünüldü mü ?
Onlara nasıl yaklaşılacağı planlandı mı ?
Bugünden doğal afetlere hazır olmak için bu konuda çalışan sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği düşünüldü mü ?
Biliyorum, sevgili İstanbul; bunların hepsinin yanıtı kocaman bir “-Hayır”.
Endişeyle bekliyorum.
Belli ki, hazır değilsin.
Hadi İstanbul; kır kabuğunu.
Deprem geliyor.
Bir yerden başla.
Korku değil, umutla hazırlan.
Bilgi ve akılla.