GDO sonunda ekmeğimize de girdi.
Geçtiğimiz hafta Adana’da fırınlara satılan ekmek katkı maddesinde GDO’lu soya çıktı. Tarım Bakanı, “ekmekte yok, katkı maddesinde var” diyerek, aynı cümlede hem olumlu, hem de olumsuz ifadeler kullandı. Böylece topu taca attı.
Belli ki daha önce bebek mamasında, mercimekte ve pirinçte saptanan GDO bu kez ekmekte de saptandı.
Nedir bu GDO ?
GDO’nun açılımı, “Genetiği Değiştirilmiş Organizma”dır.
İlk olarak Amerikalı biyokimyacı Paul Berg, 1972 yılında genetiği değiştirilmiş DNA üreterek bilim dünyasında çok önemli bir adım attı. Bir yıl sonra da genetiği değiştirilmiş bir bakteri üretti. Bu olay o zamanki bilim camiasında hem bilimsel hem de etik olarak büyük tartışmalara yol açtı. Tartışmalar devam ederken bir şirkette Paul Berg’in yöntemleriyle GDO çalışmalarına başlandı. 1995 yılında genetiği değiştirilmiş mısır ekimi yapmasıyla birlikte GDO’lu ürünler, uluslararası pazarlarda yerlerini almaya başladı.
Başta hızla çoğalan dünya nüfusunu beslemek, açlığı önlemek gibi romantik ifadeler kullanılırken zaman içerisinde, Kapitalist dünyanın para kazanma hırsı öne çıktı ve insan sağlığı hiçe sayılarak bugünlere gelindi.
Teknik olarak GDO, belirli bir gen dizilimine sahip bir DNA’dan bazı genlerin çıkartılması veya dışarıdan bazı genlerin eklenmesiyle belirlenmektedir. İşleyiş iki işlemi birden de içerebilir. Öyle ki bu durum çilekten ve balıktan alınan bazı genlerin domateslerin genleri ile harmanlanması kadar ileriye gidebilir.
GDO’lu besinlerin ortak özelliklerinden en önemlisi, genetik olarak tohumlanma özelliğinin olmamasıdır. Yani GDO’lu bir besinin tohumundan tekrar ürün almanın olasılığı yok denecek kadar azdır. Ülkemizdeki “tohum problemi”nden de bu durumu açıkça anlayabiliyoruz.
GDO İNSAN SAĞLIĞINA ZARARLI
GDO’ların öldürücü alerjilere neden olabildiği bugün laboratuar deneyleri ile kanıtlanmıştır.
GDO’lu yemler, hayvanlarda antibiyotik direncini artırarak antibiyotiklerin etkisini azaltmaktadır. Bu da GDO’lu yem ile beslenen hayvanların enfeksiyon hastalıklarına karşı çok zayıf olmasına ve kolayca hastalanıp, ölmesine,yol açmaktadır.
GDO ekim tarlalarında kullanılan yabani ot ilaçları, memeliler için zehirli etkilere neden olurken, insanlarda hormonal dengeyi bozma riski taşımaktadır.
GDO’ların salgıladığı böcek zehirlerinin de insan sindirim sisteminde tamamen parçalanamadığı ve başta böbrek ve karaciğer yetmezliği olmak üzere bir çok hastalığa neden olduğu kanıtlanmıştır.
ÜRETİM YASAK İTHALAT SERBEST
Dünya Gazetesi tarım yazarı, değerli dostum Ali Ekber Yıldırım geçtiğimiz günlerde köşe yazısında sordu: “- Sadece hayvan yemi olarak kullanılması gereken soya nasıl oluyor da halkın ekmeğine giriyor ?”
Ardından ekledi:
“- Elbette girer. GDO’lu ürünlere kapılarımız açık; denetim mekanizmamız da iyi çalışmıyor. Üstelik üretimi yasak olmasına rağmen ithalatı serbest.”
Üretimine yasak koyup, ithaline izin vermek te topu taca atmak değil mi ?
SON SÖZ: GDO’ya, GDO’lu ürünlere HAYIR. Tarımda teknolojiyi kullanırken, insan sağlığını, temiz ve sağlıklı çevreyi hiçe sayan uygulamalara HAYIR