DÜNYA SU GÜNÜ

0
2362
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

“DÜNYA SU GÜNÜ”

Su, canlı yaşamı için vazgeçilmez bir maddedir. Bu nedenle su “insan ve doğa için bir hak”tır ve su bir kamu malıdır.
Herkese içilebilir, kullanılabilir yeterli miktardaki suyu ulaştırmak ve kullanıma sunmak Devlet’in temel görevlerinden birisidir.
Türkiye, yılda kişi başına düşen 1.500-1.600 m3 su miktarı ile su stresi çeken bir ülke konumundadır.
Bu nedenle de sınırlı su kaynaklarımızın verimli yönetilmesi ve hakça paylaşılması önem kazanmaktadır.
Suyun kullanımı ve yönetimi, Dünyada da önemli bir konu olarak ele alınmaktadır.

Birleşmiş Milletler 22 Mart 2013 Dünya Su Günü’nün temasını “Uluslararası Su İşbirliği Yılı” olarak ilan etmiştir.Temel bir yaşam bileşeni olan suyun,kısıtlı bir doğal kaynak olması nedeniyle, ülkelerin tek taraflı çıkarlarının ötesinde, karşılıklı yarar esasına dayalı olarak değerlendirilmesinin, suyun paylaşımı ile ilgili karşılaşılabilecek sorunların çözümüne yardımcı olacağı ifade edilmektedir. Yine İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) kaynaklarına göre: 2050 yılı itibariyle, dünya genelinde su isteminin %55 oranında artacağı öngörülmektedir.
Bu bağlamda,Dünya Su Konseyi (DSK) kurulmuştur. DSK, üye yapısında devletlerin su ve çevre ile ilgili kurumları, çok uluslu ya da yerel su şirketleri,Birleşik Milletler’e bağlı kuruluş ya da enstitüler ve vakıflar vardır.
DSK,diğer uluslararası örgütler gibi, yeni-liberal politikalara hizmet eden bir kuruluştur. DSK’de alınan kararlarda;

• Dünya su kaynakları küresel aktörler tarafından yönetilsin.
• Suda kamu çıkarı değil, kar peşinde koşan şirketlerin çıkarları söz konusu olsun.
• Suyun bedelini ödemeyen yoksulların suları kesilsin görüşleri egemendir.

Dünya ülkeleri su yönetimi konusunda tüm yetkileri ellerinde bulundurmak ve sadece kendi ülkeleri değil, diğer ülkelerin su kaynakları üzerinde de söz hakkı elde etmeye çalışırken, AKP iktidarınca hazırlanan “Su Kanunu Tasarısı” ülkemiz su kaynaklarını ticari bir meta haline getirmekte, Devlet kendi suları üzerindeki haklarından vazgeçmektedir.
Su Kanunu tasarısının amacı, nehirler, göller, jeotermal kaynaklar, sahiller ve yeraltı suları dahil olmak üzere bütün su kaynaklarını şirket yatırımlarına açık hale getirmek, ya da özetle suyu da tıpkı piyasadaki diğer mallar gibi alınıp satılabilen bir mala dönüştürmektir. Bu bağlamda;

1) Tasarı ile “yeraltında bulunan durgun veya hareket halindeki sular ile kaynak suyu, memba, çay, dere, nehir, ırmak, tabii ve suni göller ile geçiş ve kıyı suları” yani yeraltı sularını ve yüzeysel sularını kapsayan tüm su kaynaklarının 49 yıllığına devredilmesi, özelleştirilmesi, ulus ötesi ve yerli tekellere satılması öngörülmektedir
2) Tasarının yasalaşması halinde şebekeler aracılığı ile evlere dağıtılan, tarımsal sulamada kullanılan ve fabrikaların üretimde gereksinme duyduğu bütün sular, piyasa fiyatlarıyla kullanıcılara sunulacaktır.
3) Tasarı aynı zamanda göllerden ve akarsulardan su çekimini basit izinlere bağlayarak serbest hale getirdiği ve nehirler üzerine HES’ler yapımına onay verdiği için: su kaynakları şimdiye kadar görülmemiş bir hızla tükenecek, kuruyacak ve yok olacaktır.
4) Su kaynakları kurudukça tarımda kullanılan suların piyasa fiyatları yükselecektir. Su fiyatlarındaki yükselişle birlikte yıllardır amaçlanan tarım topraklarının toplulaştırılması ile toprakların büyük tohum ve tarım şirketlerine devredilmesi kolaylaşmış olacaktır. Çünkü yükselen su fiyatları karşısında küçük toprak sahipleri arazilerini satmaktan başka çare bulamayacaktır.
5) Tasarıya göre havzalar arası su nakilleri yapılabilecektir. Dolayısıyla su kıtlığı yaşanan bölgeler için önerilen çözüm, aslında su kıtlığını daha da arttıracak olan bir önermedir. Çünkü su kaynakları kendi doğal alanlarından alınıp, borularla başka bölgelere taşındığında ana kaynağın kendisi de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Diğer yandan havzalar arası nakil esas olarak su kıtlığı yaşanan bölgeleri suya kavuşturmayı değil, suyun ticaretini yapacak olan ya da üretiminde yoğun olarak su kullanan şirketlerin faaliyette bulundukları yerlere suyu götürmeyi amaçlamaktadır.
6) Su kanununun diğer kanunlar karşısındaki üstünlüğü özellikle baraj inşaatları, HES’ler ve sulamanın piyasa fiyatlarıyla yapılması yüzünden zorunlu göç, yerinden edilme gibi durumlarda kalan yerel halklar açısından ciddi hak ihlallerine yol açacaktır. Bu hak ihlalleri, Su Kanunu ile birer ihlal olmaktan çıkarılmakta, yasal hale getirilmektedir.

Daha güvenli bir dünya için, hep birlikte, dünyada alternatifi olmayan tek madde olan suyu gündemimizin en üst noktasına taşıyalım.
CHP İzmir İl Başkanlığı olarak, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki topluma ait ülkenin tüm su varlığının en kısa yoldan özel sektöre devrini düzenleyen, sadece “Suyun Tahsisi”ne odaklanmış olan Su Kanunu Tasarısı’na karşı çıkmanın bir yurtseverlik olduğunu kamuoyuna açıklıyoruz.

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Paylaş
Önceki İçerik
Sonraki İçerik27 Mart Dünya Tiyatro Günü Açıklaması
Dr. Ülkümen Rodoplu
Dr. Ülkümen Rodoplu, evli ve 2 çocuk babasıdır. Aile, iş ve akademik yaşamındaki başarılarının yanı sıra, tüple dalış, uzun mesafe koşu ve Motor Touring– Harley Davidson gibi ilgi alanları bulunmaktadır. Yaşamının her alanında “proje“üretme” ve “eylem” konusuna önem veren Dr. Ülkümen Rodoplu “Daha Çağdaş bir Türkiye” için değer katacak çalışmalarda bulunmaya devam etmektedir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here