Denemek ve çabalamak.
El becerilerimizi, alışkanlıklarımızı deneyerek geliştirebiliriz.
Peki, çabalamak ? Çabalayarak neler yapabiliriz ?
Çabalayarak, başarıya ulaşırız.
“Denedim. Elimden geleni yaptım” sözlerinde hep bırakmak, teslim olmak, başarısızlığı kabul etmek vardır.
Çaba daha güçlü bir eylemdir. Burada irade, inatçılık, kararlılık vardır.
Bear Grylls, “Hayatta Kalma Klavuzu” adlı kitabında bu konuyla ilintili harika bir yaşam öyküsü paylaşmış.
Bakalım:
Az bir asker maaşıyla emekliye ayrılmak zorunda olan Albay Sanders’ın gelecek ile ilgili ciddi kaygıları vardı. Ancak, elinde çok değerli olduğuna inandığı bir hazine vardı: Efsane tavuk yemeği tarifi.
Restoran açabilecek parası olmadığı için o leziz, efsane tavuk tarifini diğer restoranlarda deneyip, satılan her tavuk yemeğinden bir miktar para kazanabileceğini düşündü.
Kapısını çaldığı ilk restoran kendisine kapıyı kapatırken şöyle dedi: “Bizim zaten çok iyi bir tavuk tarifimiz var. Neden yenisi için sana para verelim ?”
Aynı tabloyu bir sonraki restoranda da yaşadı.
Sonrakinde de.
Ancak, Albay Sanders kararlıydı. İnatçıydı.
“Parmak yedirten” tavuk yemeği tarifini bir kez denemeyi kabul edecek restorana kadar kaç kez “hayır” yanıtıyla karşılaşmıştı, biliyor musunuz ?
Yaşlı Albay Sanders, ilk “evet” yanıtını alıp, bugün tüm dünyaya yayılmış olan devasa KFC adlı imparatorluğu kurana kadar, tam bin dokuz restoranın kapısını çaldı.
Düşünün; kaç kişi ilk elli yerden hayır yanıtı aldıktan sonra peşini bırakması gerektiğini düşünür ? Ya da tarifi değiştirmesi gerektiğini kafasından geçirir ?
Hatta “yüz hayır”dan sonra ?
“Bin hayır”dan sonra ?
Açıkcası günümüzde bir çok insan yüzüncü kapıya kadar bile gelemez ve bin dokuzuncu ret yanıtından çok ama çok önce vazgeçer.
SON SÖZ: Denemek, çoğunlukla başarısızlıktan bir önceki adımdır. Çabalamak ise çoğu zaman “başarıya açılan kapı” anlamına gelir.