Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasına tepkiler devam ediyor.
Tepkinin asıl nedeni, Melih Bulu’nun, Türkiye’nin en değerli üniversitelerinden biri olan, Boğaziçi Üniversitesi’nin güçlü vizyonunu temsil edebilecek, bilimsel anlamda kuruma yön verebilecek bir geçmiş ve birikime sahip olmamasıdır. Üniversite camiasının takdir ettiği, birikim ve donanımıyla, kabul edilebilir bir isim olmadığı düşünülmektedir.
Peki, atama şekli yasal mı ?
Bakalım:
18 Haziran 1946’da çıkan 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu, rektörlerin seçimle iş başına geleceğini kabul etti.
1961 Anayasası da bu sistemi onayladı ve üniversite rektörlerinin seçimle gelmesi kuralını Anayasal kural olarak koydu.
1961 Anayasası’nın 120. maddesi şöyledir: Üniversiteler devlet eliyle kurulur; özerkliğe sahiptir. Üniversiteler kendileri tarafından seçilen rektör organlar eliyle yönetilir.
1980 askeri darbe anayasası bu ilkeyi kaldırdı; Yüksek Öğretim Kurumu’ nu (YÖK) kurdu. Rektörler Cumhurbaşkanı, dekanlar YÖK tarafından seçilir kuralını getirdi.
Bu kural bugün de aynen devam etmektedir.
39 yıl süreyle birçok iktidar bu konuda sessiz kalarak, darbeden kalan bu maddeyi değiştirme girişiminde dahi bulunmadı.
Nedeni açık:
Üniversitelerin düşünen, soran, sorgulayan, itiraz eden ve araştıran özelliği iktidarların işine gelmedi.
Melih Bulu atamasının yasaya uygun olduğu söylense de, atamanın yasaya uygun olması, onun demokratik olduğunu göstermez.
Bu atama, 1982 Anayasası’nın antidemokratik ve darbecilerden gelen bir maddesine dayanarak yapılmıştır. Boğaziçi rektörlüğüne yapılan atamaya sadece öğrenciler değil üniversitenin öğretim üyeleri de karşı çıkmaktadır.
Atamaya karşı çıkan öğrencilere polisin sert müdahalesi, terörist olmakla suçlanmaları, kamuoyu önünde küçük düşürücü ifadelerle anılmaları kabul edilemez.
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, üniversite seçme ve yerleştirme sınavında en yüksek puanları alan, ülkenin en parlak öğrencileridir. Bu gençler yarının Türkiyesini yönetecek bireylerdir.
Boğaziçi Üniversitesi’nin web sayfasındaki “Hakkında” bölümüne bakalım.
İşte, Boğaziçi:
150 yılı aşan geçmişi ile akademik özerklik ve katılımcı yönetim anlayışını temel alan, yaşamın her alanında düşünce özgürlüğünü savunan Boğaziçi Üniversitesi, eğitim ve araştırma performansı ile dünyanın en seçkin üniversiteleri arasında yerini almış, kendisini fark yaratacak eğitim ve araştırmaya adamış, mükemmeliyetçiliği benimsemiş bir kamu üniversitesidir.
Türkiye’nin en iyi öğrencileri ile seçkin öğretim üyelerini özgür ve özgürlükçü bir ortamda biraraya getiren Boğaziçi Üniversitesi, öğrencilerine kendi alanlarında güçlü bir donanım sağlarken, onlara kendilerini, Türkiye’yi ve dünyayı daha iyi tanımalarını sağlayacak bir sosyal ortam sunar. Boğaziçi Üniversitesi kültürünü temsil eden mezunlarımız bilimde, iş dünyasında, siyasette, sanatta diğer bir deyişle hayatın her kesitinde önemli roller üstlenmişlerdir.
Dünya çapındaki öğretim üyeleri yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile birlikte Türkiye üniversiteleri içinde etki değeri en yüksek, yenilikçi araştırmaları yapmaya devam etmektedir.
Her yıl 1850 yeni öğrencinin katıldığı Boğaziçi Üniversitesi’nin 6 kampüsü, 14.500 öğrencisi ve tüm dünyaya yayılmış 53.000 mezunu vardır.
SON SÖZ: Boğaziçi Üniversitesi gerçek bir markadır. Onu çok daha yukarılara taşımak için bilime, akıla, öğrenci ve öğretim üyelerine güvenmek yeter.