24 Haziran 2018 seçimleri ile Türkiye, Başkanlık sistemine resmen adım attı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin işlevinin ne kadar gerilediği, önümüzdeki günlerde daha iyi anlaşılacaktır. Cumhurbaşkanı’nın, Türkiye’yi 2023 yılına uzanan bir perspektif içerisinde, geniş yetkilerle yöneteceği ortadadır.
24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimi %88.2 lik oranla yüksek bir katılım ile gerçekleşti. 51 milyon 183 bin 729 kişi oy kullandı ve 188 bin 80 sandıkta 50 milyon 130 bin 419 oy, geçerli sayıldı.
Cumhurbaşkanlığı seçimini, oyların yüzde 52.6’sını alan Recep Tayyip Erdoğan kazandı. CHP adayı Muharrem İnce yüzde 30.6, HDP adayı Selahattin Demirtaş yüzde 8.4, İYİ Parti adayı Meral Akşener yüzde 7.3, SP adayı Temel Karamollaoğlu da yüzde 0.9 oranında oy aldı.
Milletvekili seçiminde de AKP %42.6 oy oranı ile 295 milletvekili çıkardı. CHP %22.6 ile 146, HDP %11.7 ile 67, MHP %11.1 ile 49, İYİ Parti % 10 ile 43 milletvekili sandalyesi kazandı.
Seçim sonuçlarına göre en çarpıcı sonuç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı oy ile adayı olduğu AKP’nin oyları arasındaki fark oldu. Aynı fark CHP ile Muharrem İnce oylarında da ortaya çıktı.
Erdoğan, yüzde 52.6 oranında oy alırken, AKP oyları yüzde 42.4’te kaldı. 1 Kasım 2015 Genel Seçiminde alınan yüzde 49.5 ile kıyaslandığında yüzde 7 lik ciddi bir gerileme ortaya çıktı.
Muharrem İnce, 50 günlük seçim çalışmasında gösterdiği olağanüstü performans sayesinde, uzun bir aradan sonra CHP oylarını yüzde 30.6’ya çıkararak, psikolojik eşiği aşmayı başarırken, CHP oyları yüzde 22.48’e geriledi.
HDP, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da birçok ilde oy kaybederken Batı’da oy artışı sağladı. İstanbul’da 1 Kasım 2015 seçimlerinde yüzde 10.1 oranında oy alırken, 24 Haziran’da yüzde 12.7 oranını yakaladı. Bu artışın temel nedeni CHP li seçmenin oy kullanırken önceliği Erdoğan karşıtlığına vermesidir. 2011 seçimlerinde MHP’ye, 2015 seçimlerinde de HDP’ye destek olarak Meclis artimetiğini değiştirmiş olması, CHP ye gönül verenlerin oylarını kullanırken birçok faktörü değerlendirdiğini göstermektedir.
Böyle olunca, CHP oyları da İstanbul’da yüzde 30.4’ten, 26.4’e geriledi.
24 Haziran seçimlerinin sonucuna göre aslında yüzde 10’luk baraj anlamını yitirdi. Çok sesli, çoğulcu bir parlamento tablosu ortaya çıktı. Bugün Meclis’te AKP, CHP, HDP, MHP, İYİ Parti, Saadet Partiden oluşan geniş bir yelpaze oluştu.
Erdoğan 26 milyon 324 bin oy alırken, partisi 21 milyon 333 bin oy aldı. MHP’nin 5 milyon 466 bin oyu da düşünüldüğünde AKP ile MHP ittifakının, Erdoğan açısından doğru olduğu ortaya çıktı.
Tayyip Erdoğan, 2013 yılında, BDP ve MHP’yi eleştirdiği konuşmasında, “Bu süreçte kimse bizim karşımıza Kürtlükle de Türklükle de çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği, ayaklarının altına almış bir iktidarız. Kuru milliyetçilik yok” demişti. Süreç içerisinde milliyetçi oylardaki artışı iyi analiz ederek, MHP ile ittifak kurdu ve Başkanlığa seçildi.
Meclis’te salt çoğunluk için gereken 301 sandalye, AKP ile MHP arasında işbirliği ve ortaklığın devam edeceğini göstermektedir. Anayasa değişikliği için gereken 360 sandalye, Cumhur ittifakının 343 sandalyesi olduğu düşünüldüğünde, yakalanamamıştır.
Meclis işlevi gerilemiş ve yürütme yetkileri tamamen Başkan’da toplanmış olsa da, Meclisin çok sesli, geniş, çoğulcu bir yapıda olması, demokrasinin zenginliği olarak kalacaktır.
Halk, Erdoğan’a yetki verse de, Meclis’te çoklu bir yapı ile “Bir kere daha kandırılmanı istemiyorum” demektedir.
Gelelim CHP’ye.
Meclisin çoğulcu, çok sesli, geniş bir yapıda olmasının mimarı Kemal Kılıçdaroğlu’dur. İYİ Parti’nin seçime girebilmesinin önünü açmıştır. Parti tabanının İYİ Parti ve HDP’ye oy verecek olmasına ciddi tepki göstermemiştir. Saadet Parti’yi Meclise taşımıştır.
CHP, erken seçim kararı alındıktan sonra yaşanan süreci ne kadar iyi yönettiyse, seçimi ve sonraki süreci o kadar kötü yönetmiştir.
Aday belirleme sürecinde net bir kriterin olmaması, liyakat, deneyim, tanınırlılık gibi değerlendirmelerin yapılmamış olması, milletvekili aday belirleme işleminin ince eleyip, sık dokuma ve oy artırmaya yönelik yapılamamış olması seçim çalışmalarına yansımış ve CHP oylarının gerilemesine, oyların diğer partilere kolayca kaymasına neden olmuştur.
Seçim süresince de Muharrem İnce’nin yarattığı rüzgar dışında, partinin vaadleri halka yeterince aktarılamamıştır. 2015 yılının “Merkez Türkiye, Yüzyılın projesi, Anadolu Kalkınma Kuşakları” hiç ama hiç gündeme gelmemiştir.
Yıllardır çözülemeyen sandık güvenliği, oyların korunması, sandık görevlilerinin belirlenmesi ve eğitimi gibi konular, defalarca konuşulup, yazılıp çizilmesine rağmen yine başarılamamıştır. Seçimden saatler önce CHP Milletvekili Adayı tarafından duyuru ile Urfa’da sandıklarda görev alacak gönüllü aranmış olması, iktidar hedefleyen bir parti için talihsiz olmuştur.
Seçim akşamı gördüklerimiz, yaşanan ve yaşanacak farklı senaryoların önceden düşünülüp çalışılmadığını, hangi durumda nasıl bir aksiyon alınacağının belirlenmediğini göstermektedir.
SONUÇ
Türkiye’de rejim değişmiştir. Türkiye Başkanlık sistemine geçmiştir. 24 Haziran seçimleri olağanüstü halde yapılmış ve rekabetin hiç te eşit koşullarda olmadığı ortamda gerçekleşmiştir. Kazanan, Erdoğan’dır. Kazanan, MHP’dir. Kazanan, İnce’dir. Cumhuriyet, 100. yılına bu üç liderin önderliğinde kavuşacaktır.