1755 BÜYÜK LİZBON DEPREMİ
1 Kasım 1755 günü saat 9.40’ta, Avrupa’nın en büyük dördüncü kenti Lizbon’un neredeyse tüm yerleşim alanlarını kullanılmaz hale getiren, Richter ölçeğine göre 9 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Atlantik Okyanusu merkezli depremi tsunami izledi, binaların neredeyse hepsi yıkıldı, o dönemde nüfusu 200 bin olan Lizbon’da 50 bine yakın insan hayatını kaybetti.
Tarihteki en yıkıcı depremlerden biri olan Lizbon Depremini, tsunami ve kentin pek çok yerinde başlayan yangınlar takip etti.
Bu deprem sonucu Portekiz’i son derece olumsuz etkileyen bu afet, politik tansiyonun yükselmesine, ekonominin çökmesine ve zaten gerileyen koloni imparatorluğunun 18. yüzyılda büyük ölçüde yıkılmasına yol açmıştır.
DEPREM GÜNÜ
1 Kasım günü, Portekiz’in en kutsal günü sayılan, Hristiyanların her yıl kutladığı Azizler Günüydü. Deprem, Azizler Günü için bütün şehirdeki kilise ve evlerde yakılan mumları devirip, korkunç bir yangına sebep oldu. Meşhur kiliseler, opera binaları, 70 bin kitabı barındıran bir kütüphane, ünlü ressamların eserleri. Hepsi yok oldu.
Büyük Lizbon depremi, Portekiz’i ekonomik, sosyal ve siyasi anlamda o kadar etkiledi ki, Batı Avrupa’daki koloni imparatorluklarından sömürgeciliği en uzun süre sürdüren devlet olan Portekiz’de koloniciliğin sonunun gelmesine sebep oldu.
Ekonomi tarihçisi Álvaro Pereira, Lizbon’un o esnada nüfusunun yaklaşık 200 bin kişi olduğunu ve bunun 30 bin ila 40 bin civarının depremde can verdiğini hesaplamaktadır. Pereira, depremin yol açtığı bina yıkımından ayrıca, sebep olduğu yangınlar ve tsunamiden dolayı Portekiz‘de, İspanya‘da ve Fas‘ta toplamda 50 bin civarında insanın öldüğünü tahmin etmektedir. Bununla birlikte, 2009 yılında yapılan bir çalışma, toplam ölü sayısındaki yüksekliğin sadece 1 Kasım’daki depremden kaynaklanmadığını, daha sonra meydana gelen artçı depremlerle ölü sayısının yükselmiş olduğunu göstermektedir.
Deprem’de, Lizbon’daki binaların %85’i harap oldu. Yıkılan yerlerin içerisinde, bazı köşkler ve kütüphaneler de vardır. 16. yüzyılda Portekiz’de başlayan Manuelin tarzı mimarinin örneğini teşkil eden birçok bina bu depremde yıkıldı. Depremden sağ çıkabilen bazı binalar ise ardından başlayan yangınlarla harap oldu. Lizbon’un altı ay önce hizmete açılmış olan opera binası Ópera do Tejo tamamen yanarak yerle yeksan oldu. Titian, Rubens ve Corregio‘nun birçok tablosunun da dâhil olduğu birçok sanat eserini, ayrıca yaklaşık 70 bin cilt kitaptan oluşan kraliyet kütüphanesini barındıran, günümüzde Terreiro do Paço meydanının olduğu yere denk düşen, Tejo nehrinin kıyısında inşa edilmiş Ribeira Kraliyet Sarayı, depremde ve ardından gerçekleşen tsunamide yıkıldı. Vasco da Gama ve diğer coğrafi keşif öncülerinin keşif notları yok oldu. 3. Louriçal markisi Henrique de Meneses‘in, içinde 18 bin cilt kitabın bulunduğu kütüphanesini barındıran sarayı depremde harap oldu.
DEPREM SONRASI
1755 Lizbon depremi, Avrupa’da başlayan Aydınlanma Düşüncesinin fitilini ateşleyen en önemli olaylardan biri olarak kabul edilmektedir. Deprem, aydınlanma düşüncesi ile birlikte oluşan kilisenin otoritesinin ve iktidarların varlığının sorgulanması sürecine ciddi bir ivme kazandırmıştır. Özellikle, felaket sırasında 40 kiliseden 35’inin yıkılıp genelevlerin yıkılmaması, mahkumların ölmemesi gibi olaylar geride kalan insanların tanrıyı ve kiliseyi sorgulamasına sebep oldu. Bu deprem, tüm dünyanın hafızasına silinmesi mümkün olmayan bir soru işareti kazırken, elbette ki dönemin filozofları için de önemli bir çalışma alanı yaratmıştır.
Ünlü filozof Kant, Almanya’da sismoloji biliminin kurulmasına zemin hazırlayan, Lizbon depremi hakkında üç ayrı makale yayınlarken; yıkımdan etkilenen Rousseau, insanlar kırsal alanda daha geniş ve ferah şekilde yaşamalıdır diyerek, büyük ve kalabalık şehir fikrine şiddetle karşı çıkmıştır. Voltaire ise din felsefesini, tanrının ilgisizliğini ve acımasızlığını eleştirmiştir.
DEPREM SONRASI YAPILANMA
Lizbon’un kentsel reformunda kilisenin ve zenginlerin itirazları tamamen bastırmıştır. 1755 depreminin ardından Portekiz Kralı José I, günümüzde Pompal Markisi olarak bildiğimiz dönemin Dışişleri Bakanı Sebastião José de Carvalho e Melo’yu görevlendirmiştir. Pompal, tüm ülke genelinde bir anket uygulaması başlatır. Marki’yi, depremin neden ve sonuçlarının objektif bir bilimsel tanımını yapmaya çalışan ilk kişi olduğu için, modern sismolojinin öncüsü olarak tarihe kazıyacak bu ankette, deprem ve etkileriyle ilgili birçok soru bulunmaktadır ?
-Deprem ne kadar sürdü?
-Kaç tane artçı sarsıntı hissedildi?
-Ne tür hasarlar meydana geldi?
-Hayvanlar garip davrandı mı?
-Kuyularda ve su çukurlarında neler oldu?
Pombal ekibine üç askeri mühendis almıştır: Eugénio dos Santos, Carlos Mardel, Manuel da Maia.
Yeni Lizbon Planı için dört seçenek arasından Santos’un “Temiz sayfa” planı seçilir: Lizbon’un aynı bölgede sıfırdan inşa edilmesine karar verilir. Şehrin yeniden yapılandırılması ise, kesin ve çığır açan önlemlere odaklanır: Binaların duvarlarına sallanan fakat yıkılmayan esnek bir yapı yerleştirilerek kafesleme yönetiminin kullanıldığı yenilikçi bir mühendislik yöntemi geliştirilir. Sarsıntıyı taklit etmek için askeri birlikler binaların etrafında yürüyüş yaptırılarak sismik tasarım özellikleri test edilir. Felaket durumunda tahliyeyi kolaylaştırmak için geniş alanlar ve dikey caddeler hayata geçirilir.
Evlerin iki kat ile sınırlandırılması önerilir; evlerin boyunun, sokağın genişliğini geçmeyecek ve bu sayede bir felaket anında sokakları geçilebilir kılacak şekilde olması gerektiği öngörülür. Neredeyse tamamı yıkılmış olan şehrin yeniden inşasını hızlandırmak için, özellikle yeni kaldırımların yapılmasında yıkılmış binalardan bloklar kullanılır. Lizbon Depremi, tüm bu çalışmalar ile risk yönetimi kavramının doğuşuna sebep olmuştur.
Lizbon’un yeniden inşasında şu amaçlara ulaşılıyor: Şehrin mümkün olan en modern düşünceyi yansıtması için geçmiş değerleri ve biçimleri reddeden, dikkatle geliştirilmiş bir hazırlık süreci benimsenir. Şehrin estetik formu yeni değerleri yansıtacak şekilde geliştirilir. Lizbon, Kral’ın ve soyluların şehri olmaktan çıkar; halkın, tüccarın ve orta sınıfın dahil olabildiği bir “ev”e dönüşür. Lizbon, modern, fonksiyonel ve iyi düzenlenmiş bir şehir sıfatını kazanır.
LİZBON DEPREM PROJESİ
The Quake Project olarak bilinen müze, 1755 Lizbon Depremi’nin tanınması ve derinlemesine incelenmesi amacıyla tasarlanmış ve inşa edilmiş bir projedir. Bu deneyim merkezi, 18. yüzyıldan itibaren Avrupa ve dünya tarihini kesin bir şekilde değiştiren bu önemli olayı ayrıntılarıyla sergilemektedir.
1755 depreminden yüzyıllar sonra Lizbon’da tasarlanan Quake – Lizbon Deprem Merkezi, bir anlatı olarak 1755 Lizbon depremini görmeyi, hissetmeyi ve anlamayı sağlayan tematik bir deneyim sunmak üzere hayata geçirilmiştir. Merkez yeni bir büyük sismik olay karşısında herkesin hazırlıklı olma durumunu (farkındalık ve bilgi, karşılıklı yardımlaşma ve müdahale kapasitesi) artırmayı hedeflemiştir.
Merkez zaman yolculuğu şeklinde 1755 Depremi, Aydınlanma Çağı, Lizbon ve genel olarak sismik olaylar hakkında daha fazlasını keşfetmek üzere planlanmıştir. Tarihsel ve bilimsel doğruluk, teknolojinin kullanımı ve ziyaret sırasında sürükleyici ve sonrasında sezgisel olan anlatısı, şimdiki zamanda daha fazlasını keşfetme isteğini uyandıracak şekilde birleştirilmiştir.
Quake’i tasarlamak için bilgi ve yetenek, teknoloji ve yaratıcılık bir araya getirilmiştir. Sismologlar Susana Custódio ve Luís Matias, Lizbon Üniversitesi Fen Fakültesi’nden akademisyenler ve Dom Luiz Enstitüsü’nden araştırmacılar ile tarihçi ve yazar André Canhoto Costa tarafından yöneltilen geniş bir ekip ile birlikte çalışılmıştir. İçerik yöneticisi ve sanat küratörü Marta Pisco, uzmanlar tarafından sunulan bilimsel ve tarihsel içerikle eklemlenmedeki yaratıcı süreci koordine etmiştir. Konseptin geliştirilmesi ve deneyimin yaratılması, Hollandalı bir tasarım, üretim ve teknoloji şirketi olan Jora Vision tarafından yapılmıştır.
Portekizli mimarlık ofisi Fragmentos, binanın projesini tasarlamış ve onu şehrin ana eğlence, eğlence ve kültür alanı olan Belém’in mimari panoramasına entegre etmiştir.
Tüm yapı, halka açık avlu ve yatay bir bağlantı gövdesi ile birleştirilmiş iki hacim üzerinde uzanmaktadır. Güneydeki hacmi, öncelikle Quake’in sosyal alanı olarak oluşturulmuş ve kuzeydeki hacmi ise tamamen sergi alanı olarak kullanılmaktadır.
İşlevsel dağılım ve akışlar, orta kattan alt kata ve ardından üst kata kadar uzanan, farklı temalara sahip ardışık odalarda zamanda yolculuğu yaptıran, tüm sergi içeriğini kapsayan bir rota ile basit ve net bir şekilde düzenlenmiştir.
Bu deneyim merkezinin ana tematik zorluğu, her türden ziyaretçiyi çekecek çağdaş teknik çözümleri (sürükleyici 4D teknolojisi) kullanarak, bu özel olay ile onunla ilgili tüm tarihsel ve bilimsel bağlamı yenilikçi bir şekilde karşı tarafa iletmektir.
“Bu bir talihsizlik kültünü beslemek değil, geleceğin daha iyi yüzü için geçmişten öğrenmekle ilgili” diyor Quake — Lizbon Deprem Müzesi’nin kurucu ortağı Ricardo Clemente, “Tüm vatandaşların güvenlik önlemlerinden haberdar olmasını ve felaketlerle yüzleşmeye daha hazır bir topluma sembolik bir bağlılık eyleminde girişime katılmasını hedefliyoruz” diye ekliyor.
SON SÖZ: 1755 Büyük Deprem çağdaş dünyada aydınlanmanın başlangıcı olarak kabul edilir. Akıl ve bilimi öne alırsak, doğa ile barışabiliriz.