HAVA AMBULANSI: HAVALI ve PAHALI
Uz. Dr. Ülkümen RODOPLU
Avrupa Acil Tıp Birliği Başkanvekili
29 Temmuz 2004 Perşembe akşamı Türkiye’nin son yıllarda tanık olduğu en büyük trafik kazalarından biri yaşandı. 26 kişinin öldüğü ve 30 kişinin yaralandığı kaza, Tercan’a 12 km uzaklıkta bulunan Altunkent ilçesinde oldu. Akşam 21:00 sularındaki kaza, düz yolda seyreden ve Erzincan yönüne gitmekte olan Iğdır Seyahat’a ait yolcu otobüsünün, önüne aniden çıkan bir traktörü son anda fark ederek, şerit değiştirmesi sonucunda karşıdan yine süratle gelen İran plakalı TIR ile çarpışması sonucunda oldu.
Olayı birinci dereceden yaşayan ve Tercan Devlet Hastanesi’ndeki tüm acil müdahaleyi yöneten kişi olarak meslek yaşamımın belki de en ciddi tablolarından biriyle karşılaştım. Tercan’a en yakın Sağlık Merkezleri Erzincan ve Erzurum’daydı. Her iki şehir de 100 km. uzaklıktaydı ve ambulanslarla hastaları bu şehirlerdeki merkezlere sevketmek büyük zaman istiyordu. Hastalardan biri 30 yaşlarında erkek hastaydı. Karnında ileri derecede ağrı ve hassasiyet vardı. Kan basıncı düşmüş, nabzı artmıştı. Baygınlık hissi vardı. Muayene ettikten sonra batın içi kanama olabileceğini düşündüm. Tercan Devlet Hastanesi kısıtlı olanakları olan bir hastaneydi. Ameliyathanesi vardı ancak gerek cerrah olmaması ve gerekse anestezi verilemediği için ameliyat yapılamıyordu. Yıllar içerisinde de ameliyathane atıl kalmış, malzemeler de eskimişti. Batın içi kanama olduğunu düşündüğüm bu hastayı ambulanslardan birine verdim ve Erzurum’a sevkettim. Hasta yolda fenalaşmış ve ölmüştü. Erzurum’a yetiştirilene kadar dayanamamıştı.
Tercan’da tanık olduğum bu kazadan sonra iki konu aklıma takılmıştı: Bu kadar yoğun trafiğin olduğu ve sıkca ölümle sonlanan kazaların olduğu bu ilçedeki hastanenin olanaklarının güçlendirilmesi gerekiyordu. Hastaları uzak merkezlere sevketmenin maliyeti çok daha fazlaydı ve buradaki hastane geliştirilerek, her türlü acil olguya anında müdahale edilebilecek hale getirilebilirdi. Bu, sadece bir organizasyon ve planlama işiydi. İkinci konu da hava ambulansı gereksinimiydi. Yukarıdaki kazada kaybettiğimiz hastayı, daha hızlı taşıyarak kurtarabilirdik.
Aradan geçen zaman içerisinde Türkiye’de de hava ambulansı ile hasta taşımanın başladığını görmekten dolayı çok mutluyum. Hastalarımızın daha iyi hizmet görebilmesi için yapılan her yatırım yerinde ve doğrudur. Ancak, bu sistem kurulurken akılda tutulması gereken bazı konuları da paylaşmak isterim:
1.Hava ambulansı çok pahalı bir sistemdir. Sadece hastanın transferi sırasındaki maliyetler değil, tek bir hasta taşınmasa bile bu sistemi ayakta tutacak ve işler kılacak maliyetler çok pahalıdır.
2.Çok kısıtlı sayıda hasta bu sistemden yararlanabilir. Hava ambulansı ile geçtiğimiz günlerde Erzincan’dan Erzurum’a götürülen kanamalı bir hasta değerlendirildiğinde, belki bu hastaya sistemin yararı olduğu düşünülebilir. Ancak, Erzincan’da bu hastaya müdahale edilebilecek altyapının neden kurulamadığının da sorgulanması gerekir.
3.Hava ambulansının hareket alanı kısıtlıdır. Her yere inemez, her yerde uçamaz. Her saat hizmet sunamaz.
4.Hava ambulansının uçabilmesi için uçuş izni, hekim onayı, havaalanında aprona girebilme onayı, personelin zaman yitirmeden hazırlanması, hava trafiğinin dikkate alınması gibi teknik sorunlar yaşanmaktadır. Tüm bunlar da gecikmelere neden olmaktadır.
5.Hastaların basınç değişiminden etkileneceği ortadadır. Kanamalı bir hastada, ambulans alçalırken artan basınç ile birlikte, kanamanın artma olasılığı yüksektir. Gebe hasta, basınç değişiminden olumsuz etkilenirken belki de erken doğum riski ortaya çıkmaktadır.
6.Gürültülü ve hareketli olan bu uçuş, koroner arter hastası, kalp yetmezliği, akut solunum yetmezliği gibi olguları olumsuz etkilemektedir. Sakin kalması gereken hasta hayatında ilk kez böylesine gürültülü ve hareketli bir araca binecektir. Bu da sıkıntısını artırabilir ve hastanın geleceğini olumsuz etkileyebilir.
7.Şehirlerarası yollarda yaşanan trafik kazalarından sonra acil yaralı sevki için hava ambulansının
kullanılabileceği düşünülse de kaza yerine inebilmesi zor olmaktadır.
8.Heliport adı verilen iniş pistinin Ankara gibi metropolde bile çok az sayıda bulunduğunu biliyoruz. Üstelik bunlar da hastanelere uzak olan yerlerde bulunmaktadır. Dolayısıyla hava ambulansını işletebilmek için ilave yatırımların yapılması gerekmektedir.
9.Kış şartlarının ağır olduğu Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde yolların kapanmasına bağlı olarak ulaşımın güçlükle yapıldığı şartlarda, hava ambulanslarından yararlanılabilir. Ancak, yine karşımıza pist ve heliport gibi ek sorunlar çıkmaktadır.
Son söz:
Hava ambulansı havalı ama oldukça pahalı bir sistemdir. Birçok olguda yararı tartışmalıdır. Doğru kullanılmak kaydıyla yararlı olacağı alanları çok iyi belirlemek gerekir. Hastayı yaşadığı bölgeden alıp, uzaktaki bir merkeze taşımak yerine gelişmiş tıp merkezi sayısını artırmak hem daha etkili ve kalıcı, hem de daha akılcıdır.