CAN SÜPHANDAĞLI’YI KAYBETTİK.
Nur içinde yat Can Abi. Zerafetin, duruşun, gerçek beyefendiliğin unutulmaz.
ÇOCUK GELİN OLUR MU ?
16 Kasım 2016 tarihi Türkiye Cumhuriyeti tarihine “Çocuk evliliğinin ve tecavüzün yasal hale getirilmeye çalışıldığı gün” olarak geçti.
Bu satırlar kaleme alınırken iktidar cephesi, başta Başbakan Binali Yıldırım olmak üzere çok sayıda dernek, kadın örgütü, kadın milletvekilleri ile görüşerek yukarıda sözünü ettiğim yasa taslağını yeniden değerlendirerek orta yol bulmaya, yapılan hatadan nasıl dönüleceğinin yollarını aramaya koyuldu.
Önce, Meclise sunulan önergedeki ifadelere bakalım:
“Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın, 16.11.2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesindeki koşullara bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir. Zaman aşımı süresi içinde evliliğin, failin kusuruyla sona ermesi halinde fail hakkındaki hüküm açıklanır veya cezanın infazına devam olunur. Bu fıkra uyarınca fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, suça azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu davasının düşmesine veya infazın ortadan kaldırılmasına karar verilir.”
Adalet Bakanı Bozdağ, tecavüzcü ile evlenerek cezadan kurtulma olanağı getirilmediğini, cebir, tehdit, hile ve iradeyi sakatlayan başka bir nedenle cinsel istismar suçunu işleyenlerin bu düzenlemeden yararlanamayacağını söylemektedir. Belli ki bu önergeyi savunmakta ve “aslında bunu kasdetmedik” demektedir.
O halde sormadan edemeyiz:
Peki, neden böyle önemli bir yasayı bir gece yarısı Meclis’ten geçirmek istediniz ?
TÜRKİYE’DE MEVCUT DURUM NEDİR ?
Evlenme yaşı, bir kişinin evlenmesine kanunen izin verilen yaştır. Günümüzde dünya genelinde en yaygın evlenme yaşı 18’dir.
Ülkemizde evlenme ehliyetini Medeni Kanunu’nun 124. maddesi düzenlemektedir. Bu maddeye göre erkek veya kadın on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemez. Ancak, on yedi yaşını dolduran kişinin evlenme konusunda sadece kendi rızası yeterli değildir. Yasal temsilcisinin rızası da gereklidir. Medeni kanunumuza göre onaltı yaşını doldurmayan erkek veya kadın hiçbir koşulda evlenemez.
Adalet Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de, çocuk istismarı ile ilgili dava sayısı son 10 yılda 3 kat arttı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre de, son 10 yılda 482 bin 908 kız çocuğu evlendirildi. 2015 yılında evlendirilenlerin 31 bin 337’si kız, 1483’ü erkek çocuğuydu.
Yine TÜİK verilerine göre, 2015 yılında 15-17 yaş arası tam 17 bin 789 kız çocuk doğum yaptı. Kız çocuklarında 15 yaş altı doğum yapanların sayısı ise aynı yıl 244 oldu.
Belli ki son on dört yıldır ülkeyi yönetenler bilerek veya bilmeyerek bu sorunun giderek büyümesi karşısında hiçbir önlem almadı.
TEMEL NEDEN EĞİTİM
Ülkemizde eğitimin niteliksiz ve yetersiz oluşu, toplumsal değerler, gelenek görenekler, işsizlik ve yoksulluk gibi nedenler kız çocuklarının erken yaşta evlenmelerine neden olmaktadır.
Kız çocuklarının erken yaşta evlenmeleri farklı sorunları da beraberinde getirmektedir. Erken yaşta evliliklerin, insan haklarını ihlal etmesinin yanı sıra, cinsel istismara da neden olduğu bilinmektedir. Kendi rızası olmaksızın, aile baskısıyla zorla yaptırılan evlilikler, kız çocuklarına yapılan şiddeti gözler önüne sermektedir. Ülkemizde, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmeleri, özellikle feodal toplum yapısının egemenliğini hissettirdiği bölgelerde daha sık görülmektedir.
Türkiye eğitim sorununu çözmeden, çocuk gelin, çocuk istismarı, çocuğa ve kadına şiddet konularını çözemez.
Bu sorunun asıl çözümü için gereken, siyasi iradedir.
Hiç, kıvırmadan, yalpalamadan şu soruya yanıt verilmelidir:
Kız çocuklarının okumasını, yazmasını, eğitim görmesini, ticarete, üretime, aydınlığa katılmasını istiyor muyuz ? Yoksa, onları sadece çocuk doğuran ve eve kapanan bireyler olarak mı göreceğiz ?
Şimdi, “-Efendim hapishaneler doldu, 2, 3 çocuğu olan çocuk gelinler var. Eşi hapiste. Ona kim baksın, yazık değil mi ? Anadolu’da böyle bir durum söz konusu. Ne payalım” diye eyyamcılık yaparsanız, çağdaşlıktan, gelecekten söz edemezsiniz.
Yoksa, amacınız halkın yarısını cahil ve çaresiz bırakıp, onu kolayca yönetebilmek mi ?
