Mersin’de, Akdeniz ilçesinde 23 derslikli, 1090 öğrencinin eğitim gördüğü İleri Ortaokulu Müdürü Hasan Hüseyin Aygül, geçtiğimiz günlerde 62 öğretmen ile yaptığı toplantı sonrasında şöyle bir açıklama yaptı:
– Kız ve erkek öğrenciler kesinlikle yanyana oturmayacak. Bu karara herkes uymak zorunda.
Öğretmenler, veliler şaşkın. Tepkili, endişeli.
Okul müdürü elinde resmi bir dayanak olmasa da, belli ki bir yerden cesaret almaktadır.
Kız ve erkek çocukların, kadının ve erkeğin yaşadıkları alanları ayırmak cinsiyet ayrımcılığıdır ve dinlere ait bir görüştür.
Dinler, yönetimde karar sahibi oldukları feodal dönemlerde kadın ve erkeğin üretim sürecine beraberce katılmasına göz yummuş, tarlada, fabrikada, atölyede yanyana çalışmasına engel koymamıştır.
Üretirken beraber, tüketirken ayrı.
“Sofrada öküzden sonra !”
Bugün ülkemizde karma eğitime karşı olanlar dine gönderme yapmaktadır. Bu, egemen sınıfın, hayatı paylaşmak zorunda kaldığı kadının haklarına el koyma girişimini meşru hale getirmekten başka birşey değildir.
Bir başka deyişle, dini gerekçe sunarak, kadını eve sokma düşüncesi aslında tamamen politik bir karardır.
Geçtiğimiz günlerde açıklanan İşgücü Araştırması 2015 yılı sonuçlarına göre; Türkiye’de 3 milyon 57 bin işsizin 1 milyon 167 bini kadınlardan oluştu.
Kadınlarda yüzde 12,6 olan işsizlik oranı erkeklere göre (yüzde 9,2) daha yüksek gerçekleşmesi de bundandır.
KADINLAR DÜNYADA DAHA FAZLA HAKKA SAHİP
Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan Cinsiyet Eşitliği Raporu’na baktığımızda Türkiye’nin son 10 yılda 20 basamak gerilediğini gördük. Türkiye, kadın erkek eşitliğinde 142 ülke arasında Tunus ve Bahreyn’in ardından 125. sırada yer aldı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından bu yıl açıklanan Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre, Türkiye’de okuma yazma bilmeyen kişi sayısı 2 milyon 654 bin 643 dir. Okuma yazma bilmeyen 2 milyon 205 bin 315 kadın var. Yani okuma yazma bilmeyen her 5 kişiden 4’ü kadın.
Yine, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre parlementoda kadın temsil oranı sadece yüzde 14.4 dür. Ruanda’da kadınların parlementoda temsil oranı yüzde 56.3 olurken, Hollanda’da bu oran yüzde 40, ABD’de ise yüzde 16.8 dir.
Türkiye’de kadınların istihdama katılım oranı yüzde 26.6 seviyesinde ve gelişmiş ülkelerden yaklaşık 2.5 kat daha azdır. 28 üyeli AB’de kadın istihdamı ortalaması yüzde 62 seviyelerindeyken, Türkiye’nin bu durumda olması kadınların uğradığı ayrımcılığın açık göstergesidir.
Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan rapora bakıldığında Türkiye’nin cinsiyet eşitliği kırıklarla dolu. Türkiye, ekonomik aktiviteye katılım ve fırsat eşitliği bakımından 142 ülke arasında 132. sıradayken, işgücüne katılımda 128, eğitim fırsatları bakımından 105, satınalma gücü paritesi bakımından 126. sıradadır.
Tüm bunlar ülkemizde kadının ciddi anlamda cinsiyet ayrımcılığı ile karşı karşıya geldiğini göstermektedir. Kadın değersizleştikçe, şiddet oranı da giderek artmıştır. Sokakta, caddede, okulda, sınıfta kadına tahammül kalmaması bundandır.
SON SÖZ: Kadına, “anamız, bacımız, kardeşimiz” söylemi onu değersizleştirmekten başka birşey değildir. Rakamlar ortada, bugünkü haliyle “kadının ayakları kelepçelenmiştir”. Yarısı kelepçeli bir ülkede çağdaşlık, zenginlik yakalanabilir mi ?