1992 yılında kuruldu.
Önce semt polikliniği olarak 8:00 ile 17:00 saatleri arasında hizmet sundu.
Bölgede yaşayan insanların sağlık gereksinimlerine yanıt verirken, 2007’de ek binalar yapılarak 24 saat süreyle açık hale getirildi ve hastane oldu.
Yılda 250 bin kişiye bakan, 10 bine yakın ameliyat yapılan, acil servisi, diyaliz ünitesi, diş polikliniği, kadın doğum, göz, cildiye dahil tüm branşlarda uzman doktorlarıyla hizmet sunan bir hastane oldu.
2000 yılından başlayarak 2007’ye kadar Çiğli Kaymakamlığı, Sağlık Bakanlığı, İl Özel İdare derken, devletten topam 784.835.000 TL ödenek ayrılarak bu semt polikliniği hastaneye çevrildi.
Halktan gelen bağışlar da cabası.
Bu kadar yatırım yapılan polikliniğin adı Ege Kent Semt Polikliniği. Adı sonra Ege Kent Hastanesi ve ardından Çiğli Devlet Hastanesi oldu.
21 MAYIS 2016’DA KAPATILDI
Bölgenin göz bebeği olan, Ege Kent ve çevresinde yaşayan 250 bin insanın ayağına kadar hekim, hemşire götüren Çiğli Devlet Hastanesi, 21 Mayıs 2016’da kapatıldı.
Hani, eğitimde “yap boz” var ya;
Hani “kandırılmışız, yanılmışız, hata yapmışız, halkımız bizi affetsin” söylemi var ya.
Bu da tam böyle.
Madem kapatacaksın, neden bu kadar yatırım yaptın ?
Neden bunca zaman para harcayıp, hastaneyi büyüttün ?
Neden ?
Açıklanan gerekçeye bakalım:
Ege Kent mahallesi başta olmak üzere Çiğli’de, Karşıyaka’da yaşayan tüm vatandaşların sağlık hizmetini, geçtiğimiz yıl açılan Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden almaları için.
Açıklanmayan, pek dillendirilmeyen gerçek ise, Bölge Hastanesi’nin kar kaygısı.
Evet, kar kaygısı.
Bu da nereden çıktı, kamu hastanesinin kar kaygısı olur muymuş demeyin.
Bakın gerçek nasıl ?
ŞEHİR HASTANELERİ PROJESİ
2012 yılında yürürlüğe giren yasa ile bu projede kamu ve özel sektör bir ortaklık kuruyor. Devlet, özel sektöre hastanenin yapılacağı alanı tahsis ediyor. Özel sektör de bu alana hastane binasını ve tıbbi donanımı tamamladıktan sonra hastanenin işletmesini devletten devir alıyor. Devlet bunun karşılığında 25 yıl, bina yapım süresi olan 2,5-3 yılı da ilave ederek yaklaşık 28 yıl kira ödüyor.
Buraya kadar her şey göze ve kulağa hoş gelebilir.
Neresi yanlış diye düşünebilirsiniz.
Bu proje ilk bakışta sanki, devlet şehrimize, bölgemize kamunun eksik yatak ihtiyacını karşılayacak, 1000, 1500 yataklı, modern bir hastane kazandırıyormuş gibi görünmektedir.
Ancak kazın ayağı hiç te böyle değil.
Kamu kaynakları israf edilmektedir.
Öncelikle, devletin ödediği yıllık kira bedelleri o kadar yüksek ki, 3-4 yıllık kira bedeli ile devlet tüm hastaneyi kamu kaynakları ile yapabilecekken 28 yıl yüksek miktarda kira ödeyerek kamu kaynaklarının ciddi miktarda israfına yol açmaktadır.
Torunlarımızı dahi borçlandırmış oluyoruz.
Karşıyaka ve Çiğli’nin ihtiyacı olan yatak sayısı da artmıyor. Şehir Hastanesi Projesi ile Çiğli ve Karşıyaka merkezindeki devlet hastaneleri şehir hastanesine taşındığı için mevcut kamu yatak sayısında belirgin bir artış meydana gelmiyor. Ama proje sanki mevcut kamu yatak sayısına ilave olarak 1500 yatak kapasiteli bir hastane yapılmış gibi sunuluyor.
Böylece, halkımızın ücretsiz hizmet alabileceği devlet hastanesi kalmıyor. İşletmesinin özel sektöre devredilmesi yoluyla devlet hastanelerinin özelleştirilmesi projesi olan bu proje ile halkımızın ücretsiz tedavi hizmeti alabildiği Çiğli ve Karşıyaka Devlet hastanesi de elimizden gitmiş oluyor.
Bununla beraber bölge ve şehir hastanesinin şehrin dışına yapılması nedeniyle hastaların hastaneye ulaşımında yaşanacak sıkıntılar da cabası.
Bir somut örnekle daha konuyu takdirinize sunmak isterim:
Erzurum’da klasik ihale ile yapılan hastane 193 Milyon TL’ye mal oldu. Şehir hastanesi olarak kamu özel ortaklığı ile yapılan Kayseri’deki 1500 yataklı hastane için 3 Milyar 443 milyon lira kira ödenmektedir. Bu hastanenin sabit yatırım tutarı ise 427 milyon TL dir. Aradaki fark çok fazla.
Açıkcası burada yapılan, “halka hizmet sunuyorum, vatandaşa hastane yapıyorum” derken, kamunun parasını pulunu çarçur etmektir.
İşte bize allanıp pullanarak sunulan şehir hastanesi projesi budur.
SON SÖZ: Hiç kimse modern hastane yapılmasına karşı değildir. Bilimin gerçeklerine uygun, kente ve çevreye saygılı, kamu yararı gözetilerek, mevcut hastaneler korunarak, vatandaşlarımıza hakettiği en kaliteli hizmet sunulabilir.3
