Çanakkale Anafartalar Zaferi 101 yaşında. Geçtiğimiz günlerde kutladık.
Türk ulusunun en önemli zaferi “sıradan” mesajlarla geçiştirildi.
Hayali kahramanlık öyküleri dışında akıllarda kalan, akıllara kazınan tek bir kutlama programı görmedim. Duymadım.
Böyle mi olmalıydı ?
En büyük zaferimizi gelecek nesillere böyle mi anlatmalıydık ?
Anafartalar’daki kutlamalara bu yıl büyük bir heyecanla katıldım. Kutlamaların ardından eve dönerken heyecanım, yerini hayal kırıklığına bıraktı.
Hayal kırıklığı.
Şehitliğin pisliği ve bakımsızlığını,
Anafartalar’ın girişindeki mezarlıkların sahipsizliğini,
Bölgenin böylesine önemli bir dönemde bayraklarla, flamalarla, çiçeklerle gelin gibi süslenmesi gerekirken, sıradan bir günmüş gibi hiç ama hiç hazırlanmamış olmasını,
Kaygı ve üzüntüyle izledim.
15, 16, 17, 18 yaşında bu topraklar için şehit düşmeyi göze alan evlatlarımız, bizim Atalarımız bunu hak etmedi.
İki yıl boyunca İstanbul Tıp Fakültesinin mezun vermediğini biliyor musunuz ?
Mimar, mühendis, doktor, eczacı, avukat, diş hekimi, öğretmen olmak için okuyan binlerce evladın bu savaşlarda şehit düştüğünü duydunuz mu ?
250 bini aşkın şehidimimiz olduğunu okumuş muydunuz ?
Onlar bu özensizliği haketmedi.
Türk ulusuna Atatürk gibi bir dahi armağan eden Çanakkale Zaferi’ni daha iyi kutlamalıydık. Daha coşkulu; konuşarak, bilimsel oturumlarla, TV programları ve çocukların, gençlerin katıldığı toplantılarla.
Günlerce konuşarak, ulus olmanın, kazanmanın, zafere ulaşmanın onurunu yaşayarak, yaşatarak kutlamalıydık.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale’de kazandığı başarının, O’nu tüm Anadolu’da sevilen ve güvenilen bir kahraman yaptığını konuşmalıydık.
Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmasıyla başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın temellerinin, Çanakkale’de kazanılan başarı sayesinde atıldığını, bununla Atatürk’ün, etrafına güçlü bir destek aldığını tartışmalıydık.
Çanakkale Savaşlarının, Balkan Savaşları sonrasında tüm ulusta açılan derin yaranın ve utanç duygusunun tedavisine büyük destek sağladığını yeniden anımsamalıydık.
Mustafa Kemal, Çanakkale’de gördüğü azim, kararlılık ve inancın, ulusal kimliğe dönüşebileceğini gördü. Bunu çocuklarımıza üstüne basa basa anlatmalıydık.
Bu kararlılık sayesinde Kurtuluş Savaşının kazanıldığını haykırmalıydık.
Çanakkale’yi, Çanakkale Savaşlarını, Çanakkale Zaferini öğrenemezsek, Kurtuluş Savaşını, Ulusal Bağımsızlık mücadelemizi ve bugünlere gelene kadar yaşananları anlamamız zor olur. Çanakkale Zaferi, Ulusal Bayram günü olarak kutlamalıdır.
Bağımsızlığın ilk adımının bu zaferle atıldığı anlaşılmalıdır.
SON SÖZ: Çocuklarımıza bırakabileceğimiz en değerli miras, atalarımızın bu topraklar için can vermeyi göze aldığı zaferlerdir.
DOĞUM GÜNÜ KUTLU OLSUN
10 Ağustos 1959’da başlayan mücadelede yılmadan, yıkılmadan, usanmadan yoluna devam eden Ege Telgraf’ın doğum gününü kutlarım. Bu ailenin içinde yeralmaktan onur duyuyorum. Tebrikler tüm çalışanlara, yazarlara, çizerlere, Aylin ve Can Süphandağlı’ya. İyi ki varsınız.