CHP İZMİR İL BAŞKANLIĞI
27 Mart Dünya Tiyatro Günü Açıklaması
Bu gün aramızda olmayan ama tiyatro tarihimizin sayfalarında adı altın harflerle yazılı çok değerli tiyatro sanatçılarımız vardır: Cahide Sonku, Bedia Muvahhit, Avni Dilligil, Yıldırım Önal, Muammer Karaca, Kamuran Usluer, Ulvi Uraz, Ahmet Evintan, Gürdal Tosun, Altan Erbulak, Kerim Afşar, Soner Ağın, Kerem Yılmazer, Erol Günaydın, Hulusi Kentmen, Adile Naşit, Şükran Güngör, Zekai Müftüoğlu, Baykal Saran, Mustafa Arslan, Mehmet Ulusoy ve diğerlerinin yanında son dönemde kaybettiğimiz Macide Tanır, İsmet Hürmüzlü, Savaş Akova, Müşfik Kenter ve Metin Serezli’yi anmadan edemeyiz.
Yaşamın her alanında olduğu gibi, kültür ve sanat dünyamız da çölleştirilmeye, “muhafazakar sanat” gibi asla karşılığı olmayan kavramlara sığınılarak, sanatın muhalif ve yaşama müdahale etme gücü örselenmeye, engellenmeye çalışılmaktadır.
Heykelden şiire, resimden tiyatroya, sanatın her dalına yönelik baskıcı, yasakçı ve saldırgan zihniyet, kamuoyunun sanat algısını köreltmek için elinden geleni yapmaktadır.
Sanat mekanları vahşi rantiyeci anlayışa peşkeş çekilirken, gizli ya da açık sansür uygulamalarıyla, sanat ürünlerine ya müdahale edilmekte, ya da ortadan kaldırılmaktadır. Bugün devlete bağlı sanat kurumları, yok olmayla karşı karşıyadır. Özel yapılanmalar, ciddi bir varoluş savaşımı vermekte, özellikle Anadolu’da soluk alma kanalları, tümüyle tıkanmaktadır.
Özgürlük, açılım, ileri demokrasi nutuklarının tozu dumanı içinde, sanat kurumlarının ortadan kaldırılma planları, oynadıkları rollerden ve oyunda söyledikleri sözlerden dolayı sanatçıların tutuklanıp mahkum edilmeleri, sanat ürünlerine uygulanan vahim vergilendirmeler, kamuoyunun dikkatinden kaçırılmaktadır. Hak arayışına yönelen ve demokratik haklarını kullanmak isteyen sanat emekçileri, terörist muamelesi görmekte, hedef gösterilmeye çalışılmaktadır.
Bütün bunlar, “şiir okumaktan dolayı mahkum oldum” diyen bir başbakanın döneminde yaşanmaktadır. Bir yandan kürsü konuşmalarına, şiir parçacıkları yerleştirilirken, öte yandan Yunus Emre’den Muzaffer İzgü’ye, edebiyatımızın temel taşlarının sansürlenmesi, egemen siyasi anlayışın çifte standartlarına tipik ve vahim örneklerdir. İşine geldiği zaman, aslında diş bilediği sanatçıların yapıtlarından örnekler vererek, ne kadar demokrat olduğunu göstermeye çalışırken, yaşanan olumsuzluklara itiraz eden sanatçıları düşman görecek kadar pervasızlaşan zihniyet, bu toprakların kültür ve sanatına, onarılması güç zararlar vermektedir.
İktidar, her alanda olduğu gibi, kültür ve sanatta da “yandaş” yaratma uğraşındadır. Bu beyhude bir çabadır. Çünkü sanat, gericiliğe, tutuculuğa, eşitsizliğe, insana ve doğaya saygısızlığa karşı; yine insan tarafından bulunmuş, aydınlanma, direnme, ilerleme yöntemi ve aracıdır.
Bugün kültür ve sanata saldırının asıl amacı, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetinin Temeli Kültürdür” diye vurguladığı, çağdaşlaşma ve ilerleme yürüyüşünün önünü kesmektir.
Büyük Önderin “Tiyatro, bir memleketin kültür seviyesinin aynasıdır” sözüyle, bugün egemen olan zihniyetin tiyatro sanatına bakışı ve uygulamaları arasındaki fark, ne yapılmaya çalışıldığını, yeterince kanıtlamaktadır. Başöğretmenimizin “Sanatsız Kalan Bir Ulusun, Yaşam Damarlarından Biri Kopmuştur” diyerek vurguladığı ve gerçekleştirilen atılımlarla, kısa sürede tüm dünyaya parmak ısırtan ülkemizin bugün yaşadığı sorunlar, bu iktidardan kurtulmamız gerektiğini, kültür ve sanat açısından da yeterince kanıtlamaktadır.
Bugün bireyler, demokratik kitle örgütleri, yerel yönetimler ve partiler olarak, sanatın ve sanatçının yanında olmak, desteklemek , dayanışmak ve savunmak zorundayız. Evrensel kültür ve sanat ligindeki yerimiz, gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuz ve herşeyden önce çağdaş, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyetini yaşatmamız için, bu görevlerden kaçamayız.
CHP İzmir İl Başkanlığı olarak 27 Mart Dünya Tiyatro Gününü, yaşadığımız koşullarda kutlanacak bir gün değil, bu görevleri anımsama ve anımsatma gerekçesi olarak adlandırıyoruz.
Bu uğurda mücadele verenlere selam olsun!