Bugün bayram.
Kurban bayramının birinci günü.
Sevdiklerimizi, dostlarımızı düşünme, arama, ziyaret etme günü.
Kaybettiklerimizi de saygıyla anma günü.
Kucaklaşma günü.
Çocukluğumdan beri hep düşündüm:
Neden “kurban”; neden bu güzel paylaşma, kucaklaşma günlerine “kurban” diyoruz ?
Aç olanın doyurulduğu, fakirin, fukaranın gözetildiği bu günleri sadece kurban etmeye indirgemek haksızlık değil mi ?
Kurban.
Açlığa, sefalete kurban giden milyonlar.
Savaşlar yüzünden derin sularda boğulan, sıcak ve soğukta kurban olan yüzbinler.
Derisinin rengi yüzünden kurban olan onbinler.
Yazıp, çizdiği için kurban olan binler.
Düşündüğü için kurban olanlar.
İş kazalarında kurban verdiklerimiz.
Yangında kurban olan öğrenciler.
Gezi’de dövülerek kurban olan gençler.
Ali İsmail Korkmaz. Berkin Elvan. Ethem Sarısülük.
Diğerleri.
Yurtseverler.
Toprak için, yurdu için evinden çoook uzakta kurban olacağını bilen, şehit olmayı göze alan vatan evlatları.
Sıradan, fakir insanların yavruları.
Trafik kurbanları.
Her bayram tatilinde trafik terörüne kurban verdiklerimiz.
Uyuşturucu madde kurbanları.
Gençler, gençler.
Ben kullanmam da, satmam da dediği için öldürülenler.
Hasan Ferit Gedik.
İşsizlik kurbanı üniversite mezunları.
Tacize kurban giden kadınlar.
Emperyal güçlerin maşası olan, geleceğini kurban eden zavallılar.
Sınav kurbanları.
Birileri soruları ve cevaplarını alırken, emeğini, zamanını ders çalışmaya veren, haksızlığa kurban olan gençler.
Kurban ve Bayram yanyana güzel durmuyor.
Paylaşım desek.
Kucaklaşma desek.
Şu zavallı hayvanları da katletmeden, gözlerden uzak, temiz ortamlarda kurban etsek !
İYİ BAYRAMLAR TÜRKİYE…