Tek kişilik hasta odaları.
Tuvalet, banyo, televizyon, buzdolabı olan 5 yıldızlı otel konforu.
1607 yatak kapasitesi. 466 bin 400 metrekare kapalı, 281 bin 500 metrekare açık alan. 4 ana hastane binası. 413 poliklinik odası, 253 yoğun bakım ünitesi ile 43 ameliyat masası.
3 bin 200 araçlık kapalı, 200 araçlık açık otopark. Helikopter pisti. Acil durumlarda helikopterle getirilen hastalar doğrudan ameliyathaneye veya yoğun bakım odalarına alınabilir.
Bunlar, açılışı 5 Mayıs 2018 günü Cumhurbaşkanı tarafından yapılan Kayseri Şehir Hastanesi’nin bazı özellikleridir..
Bir hekim olarak, devletin yaptığı sağlık yatırımlarına her zaman sıcak baktım. Gerekli gördüm. Halkımızın en kaliteli hizmeti hak ettiğine inandım. İnanmaktayım.
Ancak;
Hastaya müşteri odaklı yaklaşılmasını asla benimsemedim. Yapılan sağlık yatırımlarının kar etmek, daha çok müşteri kazanmak amacıyla gerçekleştirilmesine ve bu anlayışa sıcak bakmıyorum.
Kayseri Şehir Hastanesi açılış töreninde hiç değinilmedi ama devlet, şirkete “hasta sayısı” garantisi verdi. Aynı, 3. Boğaz Köprüsü, Osman Gazi Köprü ve otoyol geçişinde olduğu gibi. Bu ne anlama geliyor ? Müşteriniz (hastanız) olmasa da devlet üstünü tamamlayıp, ödeme yapıyor. Yani müşteri garanti ediyor.
ŞEHİR HASTANESİ AVM MANTIĞINDA
2012 yılında yürürlüğe giren bir yasa ile şehir hastaneleri projesinde kamu ve özel sektör bir ortaklık kurmaktadır. Burada devlet, öncelikle, özel sektöre hastanenin yapılacağı alanı tahsis eder. Özel sektör de bu alana hastane binasını yapar. Tıbbi donanımı tamamlar ve işletmesini devletten devir alır. Devlet bunun karşılığında 25 yıl, bina yapım süresi olan 2,5-3 yılı da ilave ederek yaklaşık 28 yıl kira öder.
Neresi yanlış diye düşünebilirsiniz.
Bu proje ilk bakışta sanki, devlet şehrimize, bölgemize kamunun eksik yatak ihtiyacını karşılayacak, 1500, 2000 yataklı, modern bir hastane kazandırıyormuş gibi görünmektedir.
Ancak gerçek böyle değil.
Öncelikle, devletin ödediği yıllık kira bedelleri o kadar yüksek ki, 3-4 yıllık kira bedeli ile devlet tüm hastaneyi kamu kaynakları ile yapabilecekken, 28 yıl yüksek kira ödeyerek kamu kaynaklarının ciddi miktarda israfına yol açmaktadır.
Yüklenici firma ile devlet arasında yapılan sözleşme gereği, devlet, Türkiye ortalamasında hastane doluluk oranı %62 iken, yüklenici firmaya %70 doluluk oranı garanti etmektedir.
Şirketlere ödenecek para sadece kira bedeli değildir. Hastanelerdeki görüntüleme, laboratuvar, bilgi işlem, güvenlik, temizlik, yemekhane, otopark vs. gibi bütün hizmetler şirkete bırakılmaktadır.
Şehir hastaneleri projesi ile torunlarımızı dahi borçlandırmış oluyoruz. Halkımızın ücretsiz hizmet alabileceği devlet hastanesi kalmadığı gibi, işletmesinin özel sektöre devredilmesi yoluyla devlet hastanelerinin özelleştirilmesi projesi de devreye girmiş oluyor.
Bir somut örnekle daha konuyu takdirinize sunmak isterim:
Erzurum’da üç yıl önce klasik ihale ile yapılan hastane 193 Milyon TL’ye mal oldu. Aynı süreçte şehir hastanesi olarak kamu özel ortaklığı ile yapılan Kayseri’deki 1607 yataklı hastane için 3 Milyar 443 milyon lira kira ödenmektedir. Bu hastanenin sabit yatırım tutarı ise 427 milyon TL dir. Aradaki farkı takdirlerinize sunarım.
Açıkcası burada yapılan, “halka hizmet sunuyorum, vatandaşa hastane yapıyorum” derken, kamunun parasını, pulunu çarçur etmektir.
SON SÖZ: Sağlık yatırımında amaç, kar etmek, para kazanmak değil, halkın ihtiyacını karşılayıp, en kaliteli hizmeti sunabilmektir.