Bayram ve dikkat kelimeleri yanyana garip durdu; biliyorum.
Birçok insan için bayram, tatil, eğlence, dinlenme, büyükleri ziyaret, ailenin biraraya gelmesi, kurban, şeker, tatlı gibi birçok güzel kavramı çağrıştırabilir.
Benim için bayram, ne yalan söyleyeyim, şunları akla getirmektedir:
Birinci gün, kesiler.
İkinci gün, kalp krizi.
Üçüncü gün, diabet koması.
Hergün, trafik kazası.
Son gün, depresyon.
Lütfen, siz değerli okurlarımı üzmek istemem.
“Bu adam amma da karamsarmış” diye düşünmenizi de istemem.
Bayram geldiğinde elbette, ben de büyüklerimin yanına koşarım. Önce babamın mezarına. Sonra da annemin yanına.
Çocukları sevindirmeyi de severim.
Son birkaç yıldır kurban kesme işini bıraktım. Kurban parasını öğrenci burslarına ayırmayı tercih etmekteyim.
Ne kadar büyüğüm varsa hepsini aramaya, sormaya gayret ederim. Bir kısmını ziyaret ederek, bir kısmını da arayarak, gönüllerini almaya çalışırım.
BAYRAM = KAZALAR
Meslek hekimlik olunca, hele de 1992 yılından beri ilgi alanım acil ve afet tıbbı, ilkyardım olunca, bayramlar benim ve arkadaşlarım için kazaları çağrıştırıyor.
Boşuna değil bu. Geçtiğimiz on yılın her bayram tatilinde günde ortalama 20 kişiyi trafik kazalarına kurban vermişiz. Tatil uzayınca bu rakam 4 yerine 10 ile çarpılmaktadır. Belki, gazetelerde pek dikkat çekmiyor ama bir de yaralanan ve sakat kalanlar var. Düşünsenize her bayram tatilinde kaç kişinin kaza nedeniyle öleceğini, kaç kişinin de yaralanacağını ve sakat kalacağını tahmin edebiliyoruz. Hal böyle olunca da bayram benim için ve tüm acil tıpçılar için kazaları çağrıştımaktadır.
Kurban bayramının ilk günü acil servisler, kesilerle dolup taşar. Parmak kesileri, kol, bacak, boyun kesileri. Bir kısmı hafif, birçoğu derin kesiler. Dikiş atılan, pansuman yapılan ve tetanoz aşısı yapılarak kapatılan kesiler. İşgücü kaybı yanında, çok ciddi ekonomik kayba neden olan kazalar.
Bayramın ikinci ve üçüncü günü de, yedikleri ve içtikleri ile rahatsızlanıp acilin kapısına dayanan hastalarımız vardır. Kalp krizi ve diabet ataklarında artış, bu iki gün zirve yapar. Nedeni, çok basit ve kolayca önlenebilir: Aşırı yemek. Önümüze geleni, sanki kıtlıktan çıkmışçasına tüketmek.
Bayramda belki de en çok gözümüzden kaçan, yakınlarımızda çok sayıda olan, kimsesizlerdir. Tek başına yaşayanlar. Yakın zamanda eşini, kardeşini kaybetmiş olan yaşlılar. Annelerimiz, babalarımız, mahallede sevilen, sayılan ablamız, amcamız. Bu bayram günlerinde herkes neşe içerisinde, canlı ve heyecanlıyken, bir yerlerde, kıyıda köşede kalmış bu büyüklerimiz kolayca depresyona giriyor. Kalabalıkta yaşanan yanlızlık vardır ya, işte tam da bu. Onları da unutmayın.
SON SÖZ: Bayram, dayanışma, birlik ve beraberlik için iyi bir fırsattır. Kazalarla, hastalıklarla bunu rezil etmeyin.