Nazlı, Yalova’da Cumhuriyet Apartmanı’nın dördüncü katında yaşıyordu. Bundan tam 18 yıl önce, 17 Ağustos’un ilk saatlerinde, 3 ’ü birkaç dakika geçe, büyük bir patlama ile tüm dünyası karardı. Dinamit atıldı sandı. Bina üstüne yıkılmıştı. Sol bacağını oynatamıyordu. İlk dakikalarda yan odadan annesinin sesini duyabiliyordu. Korkmayın sakın, dua edin diyordu annesi. Nazlı, dua ediyordu ama sesini yükseltemiyordu. Başını biraz çevirse, ağzına, burnuna toz toprak giriyor ve zor nefes alıp veriyordu. Bu nedenle olduğu yerde, hiç kıpırdamadan yattı. Dua etti. Dua etti.
Önce annesinin sesi kesildi. Sonra ablasının, kardeşi Tuna’nın.
Tek başına öylece kaldı.
Zonguldak’lı maden işçileri tam iki gün sonra Nazlı’yı bulunca, gözüne gelen ışık sayesinde hayatta olduğunu anladı.
“Nazlı, korkma. Seni buradan çıkartacağız. Ancak, bu, biraz zaman alacak. Sol bacağın üzerinde büyük bir beton kolon var. Bunu kaldıracaklar. Ben de bu arada sana serum takmak zorundayım. Bu serum sayesinde kurtulacaksın. Böbreklerin sağlam kalması için bu serumu takmak zorundayım.”
Nazlı’nın bacağını kesmek zorundaydık. Yoksa ölecekti. Kesersek, Nazlı kurtulabilirdi. Ancak, Zonguldak’tan gelen işçiler, “Asla, doktor bey, asla. Buna izin veremeyiz. O’nu biz bulduk. Kurtardık. Şimdi, üzerindeki betonu da kırdık mı, Nazlı’yı size tam, bütün veririz. Sonra, siz ne yaparsanız yapın. Biz bütün verelim, siz bacağını dışarıda kesersiniz.”
18 YILDA DEĞİŞEN YOK
17 Ağustos Marmara Depreminin üzerinden tam 18 yıl geçti.
Ne öğrendik ?
Aklımızda ne kaldı ?
Ders aldık mı ?
Şimdi, aynı büyüklükte deprem olsa ne olur ?
Hazır mıyız ?
Bu sorular uzar gider. Hepsinin aslında bir tek yanıtı var:
Türkiye’de hiç kimse 25 bin kişinin hayatını kaybettiği Marmara Depremi’nden gerekli dersler almadı.
Evet, hepimiz bu konuda sorumluyuz. Kadercilik deyin, umursamazlık deyin. Ne derseniz deyin; gereken dersi almadık.
Aslında, son birkaç ay içerisinde doğa bize bir fırsat tanıyor. Çanakkale’de, Karaburun’da, bugünlerde Bodrum’da, Milas’ta. “Hadi artık, aklınızı başınıza toplayın. Bir yerlerden başlayın. Hazır olun” diyor. Ne kadar dikkate aldığımız ortada.
KÜÇÜK ADIMLARLA BAŞLAYALIM
Depreme hazırlık için en önemli adım, toplumsal duyarlılıktır. Depremin bir doğa olayı olduğunu kabul ederek, bununla baş edebilmek için, doğaya hükmedebilmek için bilime ve bilimsel gerçeklere inanmak zorundayız.
Deprem ve diğer afetlerle yaşamak zorundaysak bu konunun okullarımızda ders olarak ele alınması gerekmektedir.
Deprem öldürmez, binalar öldürür. Kentlerimizi inşa ederken, kentsel dönüşümü yaparken, sağlam binalar, sağlam yapılar yanında, nefes alabileceğimiz, deprem sonrası toplanabileceğimiz alanlar yaratmalıyız.
Başta hastaneler olmak üzere, tüm kamu binalarının depreme dayanıklı olması gerekmektedir. Bunu, hemen şimdi yapmalıyız.
NAZLI YAŞIYOR
Nazlı depremin üçüncü günü kurtarıldı. Sol bacağına protez takıldı. Cumhuriyet Apartmanı’ndan kurtulan tek kişi olduğuna şükrediyor. Kutsal hemşirelik mesleğini seçti. Hayat kurtardıkça acısını unutmaya çalışıyor. İki çocuğu ve eşi ile tek katlı bir binada yaşıyor.